İkinci dünya savaşı ve hemen onu takip eden atom bombasının kullanımı, insanoğlunun sadece ölümün kaynağını tanrıların elinden alıp kitleleri imha etme gücünü artık kendisinde bulundurduğunu dünyaya ilan edişi değil, Ad’ın, Öteki’den gelen Adlandırmaların yeryüzünden silinmesinin bilinçli ve aşamalı olarak hedeflenmesiydi. Yahudi soykırımı ve soykırım zihniyetinin bir uzantısı olarak atom bombasının kullanımı, insanlık serüveninin artık radikal olarak değişeceğinin ve bunun da belirli sonuçlarının olacağının tarihi bir kırılma noktasıydı. Sonrasında artan ve radikalleşen fanatizm, yakın geçmişimizde tüm dünyayı vahşi saldırılarıyla abluka altına alan ve yine dışarıya çıkmaktan, kalabalık mekanlarda bulunmaktan imtina ettiğimiz IŞİD terörizmi, Ad’ın ve Ad’ın geldiği Öteki’nin simgesel dayanaklarının ortadan kaldırılışının bir sonucu olarak Gerçek’in brüt bir geri dönüşüydü.
Umur Yiğit Nural’ın yerinde tespitinin bizlere hatırlattığı üzere, günümüzde bunun farklı bir versiyonunu, ama sonuç itibariyle yine bu tarihi kırılmanın günümüzdeki bir başka etkisini yaşıyoruz. Yine ölüm, yaşam, ölülerimizle ne yaptığımız soruları gündemde. Berkin Elvan’ın cenazesinde söz konusu oluğu gibi…
Bilimsel söylem, management, teknik aygıtlar, türlü gadget’lar insanileşmeyi mümkün kılan temel yasanın, Ötekinin temsil yasasının radikal bir darbe aldığı bu tarihi dönemecin uzun zamandır yeni düzenleyicileri. İyi haber! Artık Ötekiye bulunduğumuz çağrı ya da Ötekiden gelen kısıtlamalar içimizi kemirmiyor! Suçluluk, önceki kuşaklarla ilişkimizi düzenleyen simgesel borç, benzerlerle ilişkilerimizde dert edindiğimiz sorumluluk bizi çok da ilgilendirmiyor. Yani evet, böyle kavramlar var biliyoruz ama “açıkçası, bağlamaz!". Ne de olsa bunları çoktandır aştık ve her birimiz serbest dolaşımda olan nesnelere serbest erişimin sonsuz hakkına sahibiz. Yine de gelin görün ki zamanımızın neredeyse tamamını nedenini bir türlü kayda alamadığımız bir bedel ödemekle, güven duyamamanın, evimize, ilişkilerimize yerleşememinin ıstırabını çekmekle geçiriyoruz.
Umur Yiğit Nural’ın yerinde tespitinin bizlere hatırlattığı üzere, günümüzde bunun farklı bir versiyonunu, ama sonuç itibariyle yine bu tarihi kırılmanın günümüzdeki bir başka etkisini yaşıyoruz. Yine ölüm, yaşam, ölülerimizle ne yaptığımız soruları gündemde. Berkin Elvan’ın cenazesinde söz konusu oluğu gibi…
Bilimsel söylem, management, teknik aygıtlar, türlü gadget’lar insanileşmeyi mümkün kılan temel yasanın, Ötekinin temsil yasasının radikal bir darbe aldığı bu tarihi dönemecin uzun zamandır yeni düzenleyicileri. İyi haber! Artık Ötekiye bulunduğumuz çağrı ya da Ötekiden gelen kısıtlamalar içimizi kemirmiyor! Suçluluk, önceki kuşaklarla ilişkimizi düzenleyen simgesel borç, benzerlerle ilişkilerimizde dert edindiğimiz sorumluluk bizi çok da ilgilendirmiyor. Yani evet, böyle kavramlar var biliyoruz ama “açıkçası, bağlamaz!". Ne de olsa bunları çoktandır aştık ve her birimiz serbest dolaşımda olan nesnelere serbest erişimin sonsuz hakkına sahibiz. Yine de gelin görün ki zamanımızın neredeyse tamamını nedenini bir türlü kayda alamadığımız bir bedel ödemekle, güven duyamamanın, evimize, ilişkilerimize yerleşememinin ıstırabını çekmekle geçiriyoruz.